Yildiray Cengiz | Artikel (2001), „Uzak Terörün Almanya’ya Getirdikleri“, Bilisim Cumhuriyeti
17569
post-template-default,single,single-post,postid-17569,single-format-standard,bridge-core-2.6.3,qode-quick-links-1.0,ajax_fade,page_not_loaded,,qode-title-hidden,qode_grid_1200,qode_popup_menu_push_text_right,footer_responsive_adv,qode-content-sidebar-responsive,qode-theme-ver-16.4,qode-theme-bridge,wpb-js-composer js-comp-ver-6.5.0,vc_responsive
Artikel (2001), "Uzak Terörün Almanya'ya Getirdikleri", Bilisim Cumhuriyeti

Artikel (2001), „Uzak Terörün Almanya’ya Getirdikleri“, Bilisim Cumhuriyeti

„Uzak“ Terörün Almanya’ya Getirdikleri


Tabiatıyla bu önlemler Almanya’da yaşayan yabancılar arasında Türkler’i de büyük bir ölçüde etkileyecek. Alman vatandaşlığına geçmenin ve yabancı olarak “oturma müsadesi” alisinin zorlaşmasıyla kısıtlı kalmıyor sıkıntılar. Terör ve şiddet şüphesinin verilmiş bir oturma müsadesi’nin iptal edilmesi için gerekçe olması farklı bir hassasiyet yaratacak Türkler arasında.
11 Ekim 2001. Birçok Türk Leverkusen kentinde Bay Arena stadındayız. Amacımız Şampiyonlar Ligi’nde mücadele eden Fenerbahçe’ye seyirci desteği vermek. Girişe
doğru yöneliyoruz. Ama bugün birşeyler farklı. Aramalar daha sık. Kontroller uzun sürüyor, titizlikle yapılıyor. Özellikle Türk seyircisinin bulunduğu stad bölümünde bu titizlik dikkati çekiyor.

Aramayı yapan görevliler, seyircilerden ayakkabılarını da çıkarmalarında ısrar ediyor. Yanımdaki Türk, yüzünde acı bir tebessümle görevli şahsa Alman kimliğini gösteriyor. Görevlinin verdiği yanıt: “Uygulamanın şahsınızla ilgisi yok.”

Almanya; yıllardır terör vahşetini hissetmeyen, terörü sadece ana haberlerde duyar hale gelmiş bir ülke. Amerika’da gerçekleşen terör saldırısının ardından bu ülkede de kısa sürede çok şeyler değişti ve değişmeye devam ediyor. Sadece futbol karşılaşmalarındaki uygulamalarla kısıtlı kalmayan değişiklikler bunlar.

Terör ardı gelen ilk korkudan sonra diğer sinyallerin gelmesi gecikmedi. Alman hükümetinin, Amerika devleti ve halkının yanında olduğunu vurgulaması ve bunun halk tarafından da desteklenmesiyle beraber daha önce halk çoğunluğu tarafından tabu olarak değerlendirilen konular gündeme ağırlığını koydu.

İçişleri Bakanlığının „İç Güvenlik“ başlığı altında toparladığı önlem önerileri art arda geldi. Hüviyet ve pasaportlarda parmak izlerinin yeralması;
Almanya’ya iş ziyaretlerinde, gelenlerin kimliği, geliş sebepleri, bu kişilere “davetiye” belgesini veren kuruluş ve şahışlarında da kontrol edilmesi;
“baş şahit” uygulamasının canlandırılması;
ilticacıların şiddet suçu zanlısı olmaları durumunda hudut dışı edilmeleri;
bankaların işlemleri ve müşterileri, telefon ve internet servis şirketlerinin ise aboneleri ve verileri hakkında ve bilgi verme mecburiyeti;
bahsedilen iletişim şirketlerinde biriken bilgilerin 6 ay boyunca hafızalanma mecburiyeti öneriler arasında.
Güvenlik Paketi bunlarla sınırlı kalmıyor. Yurtdışı temsilciklerinin kendi aralarında, yabancılar polisiyle ve merkez ile bilgi alışverişinde bulunmaları; yabancılar yasası, dernek yasası, pasaport yasası, ceza hukuku, ceza usulü muhakemati gibi yasa ve kararnamelerde değişiklikler sırada.
Başka bir preaktif önlem ise –az da olsa tepki toplamasına rağmen- yer yer hayata geçti: Bir nevi terörist tespit kılavuzuna dayanarak uygulanan “tarama kovuşturması” (Rasterfahndung).

Potansiyel müslüman (!) teröristleri olası bir terörist saldırıdan önce ortaya çıkarma için uygulanacak olan bu metodda bir şüpheli profilinin çizilmesi, bunu takiben belirlenen şüphelilerin tahkik edilmesi, elde edilen verilerin denkleştirilmesi ve en son geriye kalan şüphelilerin güvenlik birimleri tarafından kontrolü ve sorgulanması söz konusu. Bu güvenlik taramasının ilk basamağında baz alınan kriterlere göre şüpheliler listesine girecek olanlar: Almanya’da yasal olarak bulunan Arap kökenli ve/veya müslüman olan, uçuş eğitimi olan veya alan, maddi sıkıntısı olmayan, üniversitede teknik ağırlıklı bölüme kayıtlı olan, sicili temiz, çevresinde negatif olarak göze batmayan , yoğun seyahat eden ve sık sık vize talebinde bulunan şahıslar.

Gerekli bilgiler; üniversiteler, yabancılar daireleri, belediyeler gibi kamu kuruluşlarının yanı sıra havayolları, iletişim şirketleri (telefon şirketleri, internet servis sağlayıcıları), enerji ve elektrik şirketleri gibi özel kuruluşlardan elde edilecek.

Tabiatıyla bu önlemler Almanya’da yaşayan yabancılar arasında Türkler’i de büyük bir ölçüde etkileyecek. Alman vatandaşlığına geçmenin ve yabancı olarak “oturma müsadesi” alisinin zorlaşmasıyla kısıtlı kalmıyor sıkıntılar. Terör ve şiddet şüphesinin verilmiş bir oturma müsadesi’nin iptal edilmesi için gerekçe olması farklı bir hassasiyet yaratacak Türkler arasında.

Yukarıda vurgulandığı gibi Almanya-Türkiye baglantılı faaliyet gösteren şirketler de yeni uygulamalardan etkilenecek. İş amaçlı Almanya ziyaretlerinde “gelen” kişi ve “davet eden” kuruluşun kontrolleri, “gelen” şahsın parmak izlerinin ve kimlik bilgilerinin arşivlenmesi engel olarak yansıyacak iş ilişkilerine. Hızın ve zamanın önemli bir faktör olduğu iş dünyasında bu yöndeki adımların verimli olacağı söylenemez.

Yukarıda vurgulanan, bu yazıda yer almayan ve kamuoyuna açıklanmamış olan diğer önlemlerin effektif hayata geçmesi, hedefine ulaşması ve beklenilen sonuçları vermesi için gerek devlet gerekse özel kuruluşların maddi külfiyetin altına girmesi gerekiyor.
Kaçınılmaz olan yatırımlarda insan kaynakları yanında en büyük kalem ise kuşkusuz bilişim bazında olacak. Bilgi bankalarının oluşumu, güvenli hale getirilmesi, yeni şifreleme metodları, yeni sistemlerin yerleşmesi, varolan sistem ve teknik altyapının modife edilmesi, arşivleme sistemlerin çoğaltılmaları, iletişim teknolojisinin imkanlarının kullanılır hale gelmesi, hardware yatırımları çoğu özel kuruluş için, özellikle küçük şirketler için, çözülmesi zor bir denkleme dönüşebilir.
Devlet tarafında ise bu yatırımları karşılayacak olan yine halk olacak (gibi).
Özellikle Gizli Haberalma Teşkilatı’nın personel ve teknik altyapı gereksiniminin ve Alman Ordusu’nun bu çerçevede doğan gereksinimlerin karşılanması
için ilk akla gelen vergi artışı oldu.

Arz eden konumunda olacak bilişim sektörü için ise bu gelişmeler bir canlılık getirecek gibi görünsede, talep eden sektörler için “canlılığın” beraberinde getirdiği yük yüzünden aynısı söylenemez gibi.

“Uzak” terörün Almanya’ya getirdiklerinden alıntılar. Doğru kelime yoksa “götürdükleri”mi olmalıydı…?

Almanya’da çoğu şeyler değişti. Yabancı olmanın zor olduğu bir ülkede potansiyel teröristler listesine alınma veya halk tarafından ön yargılamaya tabi tutulma korkusu korkular listesine ekleniyor.
Bir başka Alman-Türk takımı arasındaki futbol maçında ayakkabılar tekrar çıkacak gibi görünüyor.

 

17/10/2001
Yıldıray Cengiz

in: Bilisim Cumhuriyeti, 2002